Farz ile vacip nedir, aralarındaki farklılıklar nedir bu yazımızda işleyeceğimiz konulardır. Müslüman olarak bilmemiz gereken iki kavramdır.
Dinî literatürde vacip, Hanefîler hariç fakihlerin çoğunluğuna göre, kesin bir delille ve kesin bir surette yapılması istenen dinî yükümlülüğü ifade ederse de Hanefîler bunu farz ile vacip şeklinde iki kademede ele alır.
Farz ile Vacip Kavramları
Lugatta “bir şeyi kesinleştirme, takdir etme, belirlenmiş şeyler ve pay” anlamlarına gelirken, Fıkıhta ise farz, Allah ve Resulü ‘nün mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı bir şekilde istediği şeyler anlamına gelir.
Hanefi mezhebi delilin kati veya zan olmasına göre bir ayırım yapar, bir fiilin yapılmasını kesin bir şekilde ve bağlayıcı bir tarzda istendiğini gösteren delil kesin ise bunu farz, zan ise bunu vacip olarak abul ederler.
Örneğin kesin delillerle sabit olan ramazan orucu gibi, abdestte yüzün yıkanması gibi, namazda rükû ve secdeye gitmek gibi kesin olanlar farz, vitir namazı, fıtır sadakası, namazda Fâtiha’nın okunması gibi yaptıklarımız ise vacip olarak ifade edilir.
Fakihlerin çoğunluğu ise böyle bir ayırımı gerekli görmeyip farz ile vacip eş anlamlı olarak kullanırlar. Bununla beraber Hanefilerin bazen vacip kavramını farzı da içine alacak şekilde kullandıkları veyahut ameli yönden bağlayıcı oluşunu dikkate alarak vacip için amelî farz, farz için de ameli ve itikadi farz ayırım ve adlandırmasını yaptıkları da vardır.
Hanefi mezhebi farz ile vacip ayırımının bazı itikadı ve fıkhî sonuçları çıkar. Farzı inkar etmek kişiyi dinden çıkarır ve tekfir nedeni olur. Geçerli bir mazereti yoksa farzı terk eden birisi fasık olurken vacibin inkârı tekfiri gerektirmez.
Farz ile vacip şeylerin mazeretsiz terki edilmesi kişiyi uhrevî cezaya müstahak etse de vacibin terki farzın terkine oranla daha hafif bir kusur sayılır.
İbadetlerde farz terkedilirse o amel batıl olurken aynı şekilde tekrarlanması dışında o ibadetin telâfi imkânı yoktur. Buna karşılık vacibin terk edilmesi ile amel batıl olmaz, telafi edilmesine başka imkanlar tanınır.
Örneğin hacda Arafat’ta vakfe farz (rükün) olduğu için terk olursa hac batıl olur. Ama Safâ ile Merve arasında sa‘y terk olursa vacip terkedilmiş olur o hal batıl olmaz da ceza kurbanı ile telâfi edilir.
Bir fiilin farz olduğuna işaret eden deliller
- Bir fiilin yapılmasını emir ile istemesi ve aksine işaret eden bir delilin bulunmaması. Meselâ “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin” (elBakara 2/43), “Akidleri yerine getiriniz” (el-Mâide 5/1) ayetleri gibi
- Bir fiilin yapılması “farz oldu”, veya “emrolundu” gibi bağlayıcılık bildiren bir ifade ile istemesidir. Orucun farz kılınması, Allah’ın adaleti, iyiliği, akrabaya yardımı emrettiğini bildiren (el-Bakara 2/183; en-Nahl 16/90) ayetleri gibi
- Haber verme etme değil, emir kastedilen bazı haber cümleleri dahifarz hükmü ifade eder ki kocası ölen kadının dört ay on gün, boşanmış kadının üç ay hali bekleyeceğini haber eden (el-Bakara 2/228, 234) ayetleri dibi
- Bir hükmün belirli bir kesme veya bütün insanlara yüklendiğini haber eden naslar yani emirler de farz hükmü vardır. Örneğin “Gücü yetenlerin o evi (Kâbe’yi) haccetmeleri Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır” (Âl-i İmrân 3/97) Ayeti haccın farz olması gibi,
- Bir fiilin yapılmasına sevap ve güzel karşılık, terkedilmesine ise ağır ceza verileceğini bildirmesi de o fiilin farz olduğunun bir delili işaretidir.
Farzın çeşitleri
Farz ile vacip konumuza farzların çeşitleri ile devam edelim. Evet Farzlar farz-ı ayın ve farz-ı kifaye olarak iki kısma ayrılır;
Farz-ı ayın her bir Müslümanın ayrı ayrı ifa etmesi gerektiği mükellefiyetlerdir. O emrin farzın başkalarının yerine getirmekte oluşu o kişiyi sorumluluktan kurtarmaz. Aksine bir delil yoksa emirleri o fiilin aynî farz olduğuna işaret eder. Örneğin Namaz, oruç, hac, zekât gibi temel ibadetler bu nevdendir.
Farz-ı kifaye ise, Müslümanların ferdi değil de toplum olarak sorumlu oldukları mükellefiyetlerdir. Cenaze namazın kılınması, cihad edilmesi, ilimle meşgul olunması, iyiliklerin emredilip kötülüğün engellenmesi ve şahitlik böyledir.
Bu görevleri toplumun bir kesimi yerine getirdiği vakit diğerleri üzerinden sorumluluk kalkar. Eğer hiç kimse yerine getirmezse bütün Müslümanlar vebal altında kalır.
Farz-ı kifâyenin sevabı sadece onu işleyene aittir. Toplumda farz-ı kifâyeyi yerine getirecek edecek ikinci bir ehil kimse kalmadığında artık bu farz tek ehil kimse için farz-ı ayın hükmüne geçer.
Toplumda bir olayla ilgili şahitlik yapacak, iyiliği emredip kötülüğü engelleyecek veya hastayı tedavi edecek başka kimse bulunmadığında bu görevlerin ifası ehliyetli kişi için yine aynî farz hükmüne geçer.
Vacip
Farz ile vacip konumuza vacip ile devam edelim. Lugatta “sabit olan, lâzım, ve gerekli olan şey” anlamına gelirken fıkıhta fakihlerin çoğunluğuna göre farz ile eş anlamlı olup mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiiller anlamına gelir.
Evet farz ile vacip bu şekilde inşallah müstefit olursunuz. Selam ve dua ile.
Allaha iman etmek nedir makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.