Peygamberlere İman İmanın temel esaslarından birisidir. Bu yazımızda peygamberlere iman nedir? ve bu konuda merak edilenleri anlatacağız.
Peygamberlere iman olmadan bir imandan bahsetmek mümkün değildir. İman esasları olan Allah’a ve gönderdiği peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ebedi bir hayat olan ahirete ve kadere /alın yazısı) iman bir zincirle birbirlerine bağlıdır ve ayrılmaları söz konusu olamaz.
Yüce Allah emir ve yasaklarını bildirmek üzere kulları arasından seçtiği peygamberlerini elçilikle görevlendirmiştir. İnsanlardan ise bu elçilere, peygamberlere iman etmelerini istemiştir.
Peygambere iman demek yalnız onun peygamberliğini kabul ve tasdikten ibaret değildir. Aynı zamanda Allah’tan getirdiği her şeyi kabul etmek ve bunlara iman etmektir.
Peygamberlere İman
Yüce kitabımız Kur’an’da da iman esaslarından biri olarak peygamberlere iman ile ilgili Al-i İmran suresi 179. ayette Allah’a ve resullerine iman edin diyerek bu iman esasına işaret eder.
Allah (c.c.) Kur’an’da (Nahl suresi 36. Ayet) peygamber gönderme hikmetini şöyle açıklar. “Andolsun biz, her ümmete (topluluğa) Allah’a kulluk edin, tağuttan (sapıklıktan) kaçının diye peygamber gönderdik.
İnsan her ne kadar kendisine ihsan edilen aklıyla Yüce Allah (c.c)’ı bulma ve tanıma imkanına sahip olsa bile Allah’ı hakiki manada tanıma, bilme ve emirlerini ancak göndermiş olduğu peygamberleri vasıtasıyla bilinebilir.
Peygamberler Allah tarafından insanlar içinden seçip görevlendirilen elçileridir. Bu elçilerin insan olması bize bir rahmettir. Zira melek olsa ama o melek biz insan onun gibi olamayız, onun yaptıklarını yapamayız diyecektik. Bizim gibi olmadığından bize her alanda liderlik yapamayacaktı.
Peygamberler hem bir müjdeleyici hem uyarıcı olarak gönderilmişlerdir. Kur’an’da Al-i İmran suresi 164. ayet bu hususu şöyle açıklar “And olsun, Allah, müminlere (inananlara) kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp (günahlarından) tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten (talim ettiren) bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta (ihsanda) bulunmuştur. Oysa onlar daha önce apaçık (tam) bir sapıklık içinde idiler.”
Allah’ın emirlerin ve isteklerini tebliğ ile görevli olan bu elçiler, Allah’tan aldıklarını aynen aktarmakla görevlidirler. Bu görevde ekleme yahut çıkarma yapamazlar. Bununla ilgili Kur’an’da şöyle buyrulur.
“Eğer (peygamber) bize isnat ederek (uydurarak) bazı sözler söylemiş olsaydı elbette onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onu şah damarından keserdik.” (Hakka, suresi 44-46)
Bununla beraber peygamberlere sadece tebliğ nazarıyla bakmak, sadece iletir demek doğru olmaz. Zira o ayetleri hayata tatbik eden uygulayan onlardır. Ve onlar kendiliğinde hiç bir şey uygulamazlar. Bu cihette onun sünnetleri ret etmek büyük bir gaflettir.
Şöyle düşünmek yanlış olmaz Kuran bir anayasa kitabı gibi olsa sünnetler kanunlar, yönetmelikler, yönergeler gibidir. Zira iman esasları ayet olarak vardır namazın kaç rekat nasıl kılınacağı, orucun detayları, zekatın nasıl olacağı vb. ayrıntılar Kuranda yoktur.
Onu hayata tatbik ve öğreten işte peygamberlerdir. Haşr suresi 7. ayet açıkça bu hakikate işaret eder ve derki “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa (vazgeçin derse) ondan da sakının.”
Peygambere iman konusunda Hadisler
Peygamberlere iman eden aynı zamanda onu gönderene yani Allah’a iman etmiş olur. Elçiyi inkar eden de onu göndereni yani Allah’ı da inkar etmiş olmaktadır.
Resûlullah da bunu şöyle ifade eder. “Bana iman etmeyen Allah’a da iman etmemiştir” (İbn Hanbel, VI, 382.)
Aynı şekilde peygambere iman arkasından ona tabii olmayı iktiza eder ve getirdiği ilâhî emirlere itaat etmeyi gerektirir.
Allah Elçisi’nin (sav) “Hangi amel daha değerlidir?” diye kendisine sorulan bir soruyu, “Allah’a ve Resûlü’ne iman etmendir” (Nesai, iman 1) cevaplaması iman ile amel ilişkisini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Çünkü Peygamber demek ayetin ifadesiyle (Al-i İmran suresi 164. ayet) inananlara Allah’ın ayetlerini okuyan, kitap ve hikmeti öğreten, onları inkardan ve sapıklıktan temizleyen demektir. Dolayısıyla peygambere iman olmadan belirtilen hususların gerçekleşmesi mümkün değildir.
Peygamberler, vahiyle şereflendirilmiş ve diğer insanlarda bulunmayan bazı hususiyetlere sahip, seçkin kişilerdir. Bununla beraber şahsi olarak da seçkin ve faziletli kişilerdir. Onlar hem Allah’ın elçileri hem kullarıdır.
Bütün Peygamberlere İman Etmek
Peygamberlere iman kaidesi sadece Hz. peygambere (s.a.v) değil elbette Allah Teâlâ’nın bütün elçilerine inanmakla olur. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e inandım deyip öncekilerin bir kısmına veya hiçbirisine inanmamak ya da evvelki peygamberlere iman edip son peygamberi kabul etmemek iman olamaz.
Nisa suresi 150-151. ayetler bu hakikate işaret eder. “Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler ve Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırıp, ‘Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız. (inkar ederiz)diyenler ve iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu! İşte onlar gerçekten kâfir olanlardır.”
Allah Resûlü de bununla ilgili şöyle buyurmuştur: “Ben dünyada ve ahirette Meryem oğlu İsa’ya insanların en yakın olanıyım. Peygamberler ataları bir, anneleri ayrı kardeştirler. Dinleri ise tektir.” (Buhârî, Enbiya 48)
Aralarında çeşitli hususiyetlere, kabiliyetlere sahip olma bakımından birbirlerine üstünlükleri olmakla birlikte (Bakara 253) inananlar için, peygamberlere iman noktasında, indirilen vahiyler arasında bir fark söz konusu olamaz.
Şunu da unutmayalım ki Peygamberlere iman çok önemlidir. Asla inkar etmek o hakikati zayıflatmak kabul edilemez. Biz inanlar Allah’a ve resulüne ima etmişiz ve birbirinde asla ayırmayız vesselam…