Değerli kardeşlerim kıssa serimize devam ederken Hazreti Musa ile Hızır Aleyhisselamın yolculuğu kıssasını da bu kervana eklemek istedim. Musa Aleyhisselam ile Hızır Aleyhisselamın kıssası Kehf Suresinde de geçmektedir. Umarım hisse alan, kıssanın özüne erişebilen kullardan oluruz.
Peki Kıssaya geçmeden önce Musa peygamber ve Hızır Aleyhisselam kimdir kısaca açıklayalım.
Hazreti Hızır Aleyhisselam Kimdir?
Hızır , arapça kaynaklarda hadır (hadr, hıdr) olarak yer alan Türkçe de ise Hızır , Hıdır olarak bilinen kelime anlamca yeşil, yeşilliği bol olan yer manasına gelen ahdar ile eş anlamlıdır. Yeşil dinimiz için önemli manaları olan bir renktir. Hazreti Hızır Aleyhisselama da bu ismin bazı kaynaklarda ;
“Kuru yerde oturduğunda altından otların yeşerip dalgalanması ”
Buhari, Enbiya ?,29
Bazı kaynaklarda ise;
“Cennet pınarından içtiği için bastığı her yerin yeşile bürünmesi”
Makdisi ,III, 78
sebebiyle verildiği kaydedilmektedir.
Türk dil kurumuna göre ise Hızır :
Birinin en sıkışık zamanında, beklemediği biri yardımına yetişmek, imdadına yetişmek, manasına gelmektedir.
Hazreti Musa Aleyhisselam Kimdir?
Hazreti Musa Yakup Peygamberin neslinden gelen Kuran-ı Kerimde adı geçen ve kendine dört kutsal kitaptan biri olan Tevrat’ın indirildiği, aynı zamanda Allah-u Teala ile konuştuğu için de “Kelimullah” sıfatına layık görülen bir peygamberdir. Hazreti Musa hem Hristiyanlığa, hem Yahudiliğe hem de İslam’a göre büyük bir peygamberdir. İsrail Oğullarını Firavun’un zulmünden kurtaran ve özgürlüğe kavuşturan liderdir. Tevrat‘ın hemen hemen tamamı Hazreti Musa’nın ve İsrail Oğullarının tarihi ile ilgilidir.
Hazreti Musa Aleyhisselam ile ilgili sitemizdeki Hazreti Musa Kısaca Kimdir? başlıklı yazımızdan da bilgi sahibi olabilirsiniz.
Değerli dostlarım tanımlamaları da yaptığımıza göre Hızır Aleyhisselam ile Musa peygamberin yolculuğu kıssasına başlayabiliriz.
Hz. Musa İle Hz. Hızır’ın Yolculuğu
Hazreti Musa’ya hakaret eden, yüce Allah’ın emirlerine karşı duran İsrail Oğulları kum taneleri misali dağıldılar çöllere. Her biri bir diğerinin izini bile bilmeden sesini bile duymadan uçsuz bucaksız çölde şaşkın korku içinde yapayalnız kalmışlardı.
Hazreti Musa ise kavminden onun Allah’ın Resulu olduğuna inanan bir genç ile Allah’u Teala’nın çizdiği yola devam ediyordu. Bu genç Hazreti Musa’nın ihtiyaçlarını görüyor, yoluna yoldaş oluyor yanından hiç ayrılmıyordu.
Allah-u Teala’nın Hazreti Musa’ya Vaadi
Vakit geceden güne dönerken yüce Allah Hazreti Musa’ya iki denizin birleştiği yerde bilgisi kudretli, yüreği güneş gibi parıltılı biriyle buluşacağını müjdeledi. Allah’u Teala bu adem oğlundan çok sırlar öğreneceğini, hakikati göreceğini vaad etti. Hazreti Musa genç yoldaşı ile günlerce yürüyerek ulaştılar menzile. Bir kayanın üzerinde, tamda iki denizin birleştiği yerde birlikte beklemeye başlayan Hazreti Musa ve yol arkadaşı akşam acıktıkları zaman yemek üzere balık tutmaya başladılar. Vakit ilerliyor ama beklenen bilge kişi bir türlü gelmiyordu. Hazreti Musa ve genç yoldaşı kalktılar bilgeyi aramaya başladılar. İki denizin birleştiği yerden epey uzaklaşmışlardı ve gün batmaya durmuş karınları da acıkmıştı. Kayanın üzerinde tutup unuttukları balıklar geldi akıllarına. Hazreti Musa ; “Şüphesiz ki Allah o bilge ile konuşmam için iki denizin kavuştuğu yere dönmemizi istediği için unutturdu bize balıkları.” dedi ve hızla gerisin geriye döndüler iki denizin birleştiği yere.
Musa Peygamber İle Hızır Aleyhisselamın Karşılaşması
Kayanın yanına vardıklarında yaşlı bilge kişiyi onları beklerken buldular. Bu iyi yürekli alim kişi Hazreti Hızır’dan başkası değildi.
Musa Peygamber : “Sana öğretilen bilgilerden bana doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi. (Kehf Suresi, 66)
Hazreti Hızır : “Sanırım sen sabredip de benimle dolaşamazsın, yaptığım işleri bir anda kavrayamaz sorgularsın beni. Tahammül etmen gerekir.” dedi.
Musa Peygamber : “İnşallah beni sabreden bir insan olarak bulacaksın. Hiç bir yaptığına karşı gelmeyeceğim.” dedi Hazreti Musa Aleyhisselam. Bunun üzerine şart koştu Hazreti Hızır .
Hazreti Hızır : “Madem geleceksin benimle ben sana açıklayıncaya kadar hiç bir şey sormayacaksın.” dedi ve düştüler yola.
Yolculukta Yaşanan Hadiseler
Hazreti Musa , genç yoldaşı ve Hızır Aleyhisselam denizin kıyısında bir limana vardılar. Bir gemiye bindiler ve çıktılar sefere. Bindikleri gemi denizin tam ortasına geldiğin zaman Hazreti Hızır elindeki çiviyle geminin tabanını yaraladı. Musa Peygamber korkup ;“Ne yapıyorsun? Hepimiz boğulacağız senin yüzünden.” diyerek itiraz etti. Hızır Aleyhisselam hiç kızmadı ve hiç öfkelenmedi. Sadece; “Ben sana sabredemezsin demedim mi?” Mahcup olan Hazreti Musa Aleyhisselam ise af diledi.
Gemi tamir edilmesi için ilk limana yanaştığı zaman indiler gemiden. Az gitmişlerdi ki yol kenarında oynayan bir çocuk gördüler. Hızır Aleyhisselam çocuğun kolundan yakalayıp bir anda onu öldürüverdi. Hazreti Musa sessiz kalamadı ve; “Günahsız bir çocuğu öldürdün.” dedi. Sözünü unuttu ve karşı durdu Hızır Aleyhisselama. Hazreti Hızır gene sakin bir üslupla; “Ben yaptıklarıma tahammül edemezsin demedim mi?” diye sordu. Hazreti Musa Aleyhisselam gene mahcuptu ve yine af diledi Hızır Aleyhisselamdan.
Allah dostları yola devam ederken yolları bir köye düştü. Karınları acıkmış, üstelik yorgundular. Üzerlerinde ne paraları vardı nede yiyecekleri. Köydekiler ise bu Allah dostlarını tersleyerek dilenci muamelesi yaptılar bu kutlu yol arkadaşlarına. Bu duruma rağmen Hazreti Hızır neredeyse yıkılmaya yüz tutmuş olan bir duvarı harç kararak günlerce onardı. Ona yardım eden Musa Peygamber sonunda dayanamadı ve ; “Bize kötü davrananların duvarını neden onardık yaaa Hızır?” diye sordu. Hızır Aleyhisselam gülümseyerek baktı Hazreti Musa’ya ve sözlerine şöyle başladı: “Bu üç oldu yaaa Musa. Üçtür sabredemedin. Bundan gayri yolumuz ayrıdır seninle. Ama önce otur şu karşıma senin anlam veremediğin işlerimi anlatayım sana.” dedi ve karşılıklı çöktüler dizlerinin üstüne.
Yolculuğun Sonu ve Hazreti Hızır Aleyhisselamın Yaşananları Musa Peygambere Açıklaması
Başladı Hızır Aleyhisselam anlatmaya:
“Yaraladığım gemi birkaç yoksul ve iyi adamın tek geçim kaynağıydı. Açtığım yara olmasa yola devam edecekler ve ilerde korsanlara yakalanıp canlarından olacaklardı.”
“Çocuğu öldürdüm. Çünkü dün gece küfre dalacaktı ana babasına eziyet edecek can yakacaktı. Rabb’imin isteğiydi. İsteği yerine getirdim.”
“Duvarsa iki yetim çocuğundur. Ve altında bir hazine gizlidir. Eğer ben tamir etmeden o duvar yıkılsa hazine ortaya çıkar ve zalim köylüler küçük yetimlerin hakkını alır diye yeniledim.
Diyerek sözlerini tamamladı Hazreti Hızır Aleyhisselam. Aslında Hızır Akeyhisselamın yaptığı her hareketin bir anlamı vardı lakin önemli olan şey Hazreti Hızır’ın neler yaptığı değil neden yaptığıdır.
Musa Aleyhisselamın Şükr-ü
Bunun üzerine Musa Aleyhisselam yüzünü göğe döndü, açtı avuçlarını ve yüce Allah’a şükretti hikmetleri için. Allah’a şükretti Hazreti Hızır’ın ona öğrettiği sabır için. Allah’a şükretti varlığı ve cömertliği için. Açtı ellerini şükretti Allah’a sırrını buna açtığı için.
Kehf Suresi: Okunuşu-Meali
Kıssadan Hisse
Aslında yaşanan olaylar ne olursa olsun, olaylar nasıl olursa olsun her zaman görünene odaklanmamak gerekir. Olayın görünüşü kıssadaki gibi farklı olsa da kötü gibi gözükse de özü önemli olan. Hızır Aleyhisselam gemiyi delmese korsanlar masum iyi insanların canına kast edecekti, çocuğa dokunmasa ana babasının canına kıyacaktı. Özellikle son hadisede insanlar Allah dostlarına kötülük yapıyor diye duvara dokunulmasa o iki yetimin hakkı olan kötü insanlar tarafından talan edilecekti. Bu günümüz de de böyle değil mi? Etrafımıza baktığımızda çok iyi dediğimiz hiç olmaz yapmaz bu işi dediğimiz insanlar kötü şeyler yapabilirken, iyilik yapmasını beklemediğimiz insanlar ise hiç ummadığımız iyilikler yapıyorlar. Onun için şahsa odaklanmak olayın görünen yüzüne odaklanmak her zaman hakikati göstermez. Hakikat bazen olayın devamında da açığa çıkabilir. Bu sebeple olan olay her ne ise sadece görünene değil detaylı düşünmek gerekir.
Teşekkür ederim vakit ayırdığınız için selam ve dua ile dostlarım…