İbretlik Dini Hikayeler olarak bir delikanlının mecazi bir aşktan nasıl gerçek aşkı bulduğunu, hakikati nasıl bulduğunu anlatıyoruz.
İbretlik Dini Hikayeler ders almak nazarıyla okunsa dinlense bizler çok şeyler katacağı ve ufkumuzu açacağı aşikardır. İşte hikayemiz…
İbretlik Dini Hikayeler
Delikanlı çobandı ama aşıktı ve sevdiğinin adından başka bir şey bilmediğinden mi yoksa konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmiyordu. Onun adına arkadaşı konuşuyordu;
Efendim gözleri günlerdir uyku görmedi hem yemiyor hem içmiyor. Bütün işi gücü, gecesi gündüzü sanki o kız oldu. Ona ne desem etki etmiyor gitmediğimiz yer kalmadı son bir çare diye size geldik .
Bu delikanlıya o kadar dedim bak sen bir garip çobansın, o ise padişahın kızı, davul bile dengi dengine dedim ama nafile dinlemiyor. Galiba aşkın gözü kördür diye de buna derler efendim.
İhtiyar adam bu sırada gözlerinin delikanlıya dikmişti, zayıfça, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, dalgın çobanı süzüyordu. Konuşma bitince çobana döndü ve kolay evlat kolay dedi. Çaresiz değilsiniz diyerek tane tane anlatmaya başladı.
Heyecanlanan İki genç çoban dikkatlice bu ihtiyara baktı ama onlar bilmiyordu ki dertlerine derman aradıkları bu ihtiyar adam aslında padişahın danışmanı bir bilge idi.
Seneler önce padişah onun bilgeliğini görmüş ve ondan tek şey istemişti. Kendi yerinde yaşamaya devam edecek ve onu kimsecikler tanımayacaktı. O da ona halkından olup bitenleri zaman zaman anlatacaktı padişaha.
İhtiyar adam Aşık gence dedi ki dediklerimi yap kız senindir dedi. Aşık genç nefesini tuttu son ümitle sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle kulak verdi.
İşin Sırrı Ya Allah
Bilge adam bir mağaraya git. Kırk gün boyunca YA ALLAH de. Lakin kim gelirse gelsin ne derse desin cevap vermeden Ya Allah demeye devam et dedi. Gerçekten bu kadar kolay mı efendim yani mağarada elimde tesbih ile kırk gün Allah desem sevdiğim kıza kavuşabilir miyim?
Tabi dedi bilge, kırk gün boyunca o mağarada gece gündüz Ya Allah diyeceksin ve kırk gün sonra padişahın kızı senin olacaktır.
İki dost hemencik yola çıktılar. Aşık çoban dinledikleri karşısında eline yüzüne kan, dizlerine derman gelmiş, yüreği pır pır atmıştı. Hemen bir tespih buldu kalbinde aşk, yüzünde ümit ve bir tebessüm ile mağaranın yolunu tuttu.
Hemen hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, gözlerini kapattı ve dualarını etti. Aşkını düşündü eline tesbihini aldı ve başladı Ya Allah, Allah…
Mağarada bir Aşık
Günler geçmeye başladı bizi aşık Ya Allah zikrini bırakmadan aşkla söylemeye devam ediyordu. Mağaranın yakınında bulunan köyden gelen bir kişi onu fark etti. Yanına geldi ne dediyse cevap alamadı hep Ya Allah ile karşılaştı. Durumu köye anlatınca köyden kim gelse aynı manzara çok geçmeden yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı.
Öyle ki herkes birbirine dağda mağarada bulunan gencin gece gündüz Allah dediğinden bahsediyordu. Köydeki ihtiyarlar, kadınlar, işçiler, çocuklar yani herkes onu konuşur olmuştu.
Halk kendi aralarında şu karşı mağarada birisi varmış, kendini Allah’a vermiş, gece gündüz hiç durmadan Allah diyormuş şeklinde konuşuyorlarmış.
Aşık dostunun merak eden diğer genç çoban, bir süre sonra mağaraya ziyaretine gelmiş. Bizim aşık gözleri kapalı, halini de uykulu görünce herhalde uyuyakaldı diye düşündü.
Lakin tespih tanelerinin parmaklarının arasında gezmeye devam ettiğini görünce de şaşırdı bu nasıl uyku diye sordu kendi kendine. Bu esnada gözlerini açan aşık delikanlı karşısında dostunu gördü.
Dostu birbiri ardınca anlatmaya başladı. Kırk günün de yarısı geçti dedi. Ama o durmadan Allah diyor cevap vermiyordu ona. Bir ara cevap verecek gibi oldu. Yutkundu tespihine baktı bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitleyerek Ya Allah demeye devam etti. Dostu baktı cevap yok artık işaretle vedalaştılar.
Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı ve gözlerini kapattı, ümitle ümitsizlik ortasında idi yorgunluktan dudakları bile kıpırdamıyordu artık, gece sustu, mağaranın duvarları sustu, adeta tükendi her şey, an bitti, geriye sadece bir söz kaldı: Ya Allah
Kırk günün dolmasına az kalmıştı lakin gelen giden kim olsa değişen bir şey yoktu herkesin duyduğu tek şey ya Allah kelimesiydi. Öyle olmuştu ki mağaradaki dervişin namı bütün ülkeye yayılmış hatta sarayın içinde bile konuşulur olmuştu.
Padişah ve Vezir
Sarayda vezir ile padişah arasında şöyle bir konuşma geçer. Vezir der ki bu ermişler bir yerde sürekli kalmazlar, bulundukları yere bereket getirdiklerinden, ne yapıp-edip bu dervişi gitmeden buralarda yaşamaya ikna etmek gerek.
Padişah vezire hak verdi düşündü taşındı ve dağ kulübesinin yolunu yani bilge ihtiyarın yanına gitti. Derdini anlattı dedi ki o dervişe sarayının yanına bir saray yapalım, gerekirse sarayda iyi bir görev verelim.
Bilge ihtiyar hünkarım, gönül erleri mala-mülke, makama itibar etmezler demesiyle o konuşma son buldu. O zaman ne yapacağız deyince güldü ihtiyar dedi ki niçin kerimenizin nikahını teklif etmiyorsunuz?
Padişah şaşırdı nasıl yani diyebildi, acaba kabul ederler mi? Kırkıncı gün bitmek üzereydi Padişah ve ihtiyar vezirler, onların arkasında meraklı bir kalabalık ve aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürüyorlardı.
Bizim aşık delikanlı Ya Allah demekten kendinden öylesine geçmiş, tespihini öyle çekiyordu ki gelenler içeri girseler duymayacaktı.
Nihayet Padişah edepte içeri girdi, ellerini birbirine bağladı ve kısık bir sesle “Efendim, dedi, sizi ziyarete geldik”
Bizim Aşık yavaşça başını çevirdi, sonra bütün vücuduyla döndü gelen kalabalığa baktı herkes heyecan içindeydi. Herkes vezirler, halk, arkadaşı kim varsa nefesini tutmuş bekliyor ve olan biteni görme telaşındaydı.
Padişah meramını anlatıyor derviş ise Ya Allah diyordu. Sonunda efendim benim bir kızım var zat-ı alinize layık değil , ama lütfeder iseniz nikahınıza alırsanız bizi mutlu edersiniz. Bunu dedi ya tüm nefesler tutuldu. Acaba hiç dünya kelamı etmeyen ve sadece Ya Allah diyen bu derviş ne diyecekti.
Bizimkinin arkadaşı nerdeyse sevinçten ağlıyordu. Neredeyse bağırmak, haykırmak istiyordu. Halk ise heyecanla dervişe yoğunlaşmıştı sessizce.
https://www.youtube.com/watch?v=ORljLg_We7Q&t=319s
İbretlik Dini Hikayeler: Aşkı Hakiki
Bizim aşık yavaşça oturduğu yerden doğruldu. Etrafını şöyle bir süzdü sonra gözlerini padişaha çevirdi adeta sarhoş gibiydi. Ya Allah dedi sonra emin bir şekilde “Hayır kerimenizi istemiyorum” dedi.
Ortalığı bir sessizlik kapladı. Padişah mahzun oldu. Herkes hayret ve şaşkınlık içinde birbirine bakarken bilge ihtiyar tebessüm ediyordu.
Aşık çobanın genç dostu yaşlı gözlerini sildi aniden atılarak dostunun yanına geldi ve kulağına “Sen ne yapıyorsun, kırk gündür bu çileyi bunun için çekmedin mi? neyi reddettiğinin biliyor musun?
Aşık çoban bir yandan güldü diğer yandan ihtiyar bilgeye bakarak “A dostum bak ben kırk gün padişahın kızı için Ya Allah dedim. Allah bana padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Aşık olduğum kızı verdi. Ya bir de Allah için Allah desem bakalım ne olacak dedi.”
Velhasılıkelam
İşte öyle dostlar ne acayip bir ders değil mi? Acayip bir bakış açısı bir nazar veriyor bize. İbretlik Dini hikayeler böyle dersler veriyor ufkumuzu açıyor. Bize düşen ise asıl maksadımız ve gayemiz Allah rızası olsun ve bu yoldan ayrılmayalım vesselam.