Hazreti Ali (r.a) 601 tarihinde Mekke’de doğmuştur. Asıl adı Ali Bin Ebu Talip’dir. İlk iman edenlerdendir. İslam’a girdiğinde henüz 10 yaşındaydı. İlk çocuk olup Müslüman Hz Ali’dir.
Hazreti Ali Peygamber Efendimiz’in amcasının oğludur. Dedesi aynı zamanda efendimizin dedesi olan Abdulmuttalip’tir. Hayatının her safhasında Peygamber Efendimizin yanında yer aldı.
Peygamberimizin damadıdır. Peygamber Efendimizin kızı Hz Fatıma annemiz ile evlenmiştir. Bu evlilikten 5 çocuğu oldu. Çocukları Hz Hasan, Hz Hüseyin, Muhassin adında üç oğlu Zeynep ve Ümmü Gülsüm’dür.
Kahramanlığı ile meşhur olan Hazreti Ali (R.A) Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere, hemen hemen bütün savaşlara katıldı. Çoğu savaşta Peygamber Efendimizin sancaktarlığını yaptı.
Savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi. Bundan dolayı kendisine “Esedullah” Yani “Allah’ın Aslanı” ünvanını verildi. Uhud ve Huneyn savaşında birçok yerinden yara almasına rağmen Peygamber Efendimizi bütün gücüyle korudu.
Hayber kuşatması esnasında kalenin çok olan ağır demir kapısını tek başına yerinden söküp almış ve zaferin kazanılmasında büyük bir payı oldu. Rivayete göre bu kapıyı 12 kişi kaldırabiliyordu. Hazreti Ali bunu tek başına yapmıştır.
Peygamber Efendimiz vefat ettikten sonra, Hz Ebubekir halife seçildi. Bu halife seçiminde Hz Ali’nin olmamasından dolayı, daha sonra Şiiler İlk halife Ali olacaktı tartışmalarını başlatmışlardır.
Fakat Peygamber Efendimiz kendinden sonra imamlığa hep Hz Ebubekir’i getirmiştir. Hz Osman’ın Şehid edilmesinden sonra, Hz Ali kendisine yapılan Hilafet teklifini Talha ve Zübeyr’e yöneltti. Onlara halifeliği teklif etti. Fakat halk ısrar edince Hazreti Ali halife oldu.
Hazreti Ali’nin Kişiliği
Peygamber efendimiz Hz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Ben ilmin şehriyim. Ali ise o şehrin kapısıdır.” buyurmuştur.
İlimde çok mesafe kat etmiş olan Hazreti Ali (R.A) Hz Ömer döneminde, Hz Osman döneminde hep danışmanlık yapmıştır. Birçok meselede bulduğu çözümler ile kendine hayran bırakacak bir ilime sahiptir.
Keskin zekalı, müthiş hafızasıyla bizzat Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den aldığı dersleri, hayata tatbik edebilme özelliği ile hep yol gösterici olmuştur.
Hazreti Ali Kahraman, ilim sahibi, cesur, hayırda yarışan, takva sahibi, son derece cömert bir insandı. Korkmayan bir cengaverdi. Allah Resulü onu Cennetle Müjdelemişti.
İlim, takva, İhlas, samimiyet, fedakarlık, şefkat, kahramanlık, şecaat ve İslam’ı tebliğ gibi yüksek ahlaki ve insani vasıfları bakımından üstün bir mevkiye sahiptir. “Allah’ın Aslanı” lakabı ile anılıyordu. Kur’an ve sünnete tam anlamı ile bağlıydı.
Dünya süslerinden kaçar ve ahiret için devamlı ibadet ederdi. Hiç yalan söylediği duyulmamıştı. Boş ve saçma sapan konuşmazdı. Yerli yerinde konuşur, insanlara hep sabırlı ve iyi davranırdı.
Millete İnfak ederken titiz davranır. Kimsenin hakkını yemezdi. Öyle mütevazi giyinirdi ki çoğu onu halkın en fakiri zannederdi.
Bir keresinde ayağına savaşta bir ok saplanmış da kas yapısı çok sert ve sağlam olduğundan oku çıkaramamışlardı. Oradakilere “ben namaza durayım oku öylece çekin” dedi. Namaza başladığında oku kolayca çektiler. Namaz anında bütün vücudu o kadar teslimiyet içinde oluyordu ki bütün kasları yumuşuyor, tam bir tefekkürle ve huşu içinde namazlarını kılıyordu.
Hazreti Ali’nin Halifeliği
Hz Osman’ın şehit edilmesi Müslümanlar arasında büyük bir üzüntüye sebep olmuştu. İsyancılar Medine’ye hakim oldular ve Hz Ali’ye başvurarak ona halifelik teklif ettiler.
Hazreti Osman gibi yüce bir sahabeyi ve halifeyi şehit etmiş olanlar tarafından halife ilan edilme görüntüsü Hazreti Ali tarafından reddedildi.
Fakat Ensar ve muhacirin ısrarı üzerine Hazreti Ali Müslümanlar arasındaki huzursuzluğu daha fazla sürmesi için halifelik teklifini kabul etti.
Hz Ali halife olduktan sonra bir takım Grup Hz Osman’ın katillerinin cezalandırılmadığını iddia ederek Hz Ali’nin halifeliğine karşı çıktılar.
Hz. Ali (R.A) ise meydana gelen hadiselere tam bir adalet getirmek istiyor ve masumları düşünüyordu. Kargaşa dönemin devam ettiği zamanda masum olan insanların zarar görmemesi ve suçlu olanların tam tespiti için bu olaylar yatıştıktan sonra hareket etmek istiyordu.
Çünkü ortalık karışıktı ve puslu havada başta Muaviye, Hz Ayşe, Hz Talha ve Hz Zübeyr suçluların ne olursa olsun bir an önce yakalanmasını istiyorlardı.
Bu durum taraflara savaşmasına neden oldu. Hz Ali’ye göre ortalıktaki kargaşanın giderilmesi gerektiği ve sonra suçluların cezalandırılması efdaldi.
İç Karışıklıklar
656 yılında meydana gelen bu olay Deve Olayı diye tarihe geçmektedir. Hazreti Ali kendisine karşı olanları ikna edemedi. Onlar Hz Osman’ın katillerinin bir an önce cezalandırılmasını istiyorlardı.
Hz Aişe, Hz Talha ve Hz Zübeyr topladıkları kuvvetlerle harekete geçtiler. Bunun üzerine iki taraf küfede karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta Hz Ali savaşı kazandı.
Savaşta Talha ve Hz Zübeyr şehit oldu. Bu Savaşın en şiddetli çarpışmaları savaşa katılan Hz Aişe’nin bindiği Devenin etrafında vuku bulduğundan bu savaş İslam tarihinde Cemel VAKASI (Deve Olayı) olarak bilinir.
Savaştan sonra Hz Ayşe Medine’ye gönderildi. O olaydan sonra devletin Merkezi Medine’den Küfe’ye taşındı.
Şam Valisi Muaviye Hz Ali’nin halifeliği ne karşıydı. Hz Ali’ye karşı olanlar Hz Muaviye’nin etrafında birleşti ve onu halife ilan ettiler. Maalesef türlü oyunlar sonunda 657 tarihinde Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında Sıffın savaşı gerçekleşti.
Hariciler ise İslam devletinde ki aylıklara son vermek iddiasıyla Hz Ali, Hz Muaviye ve Hz Amr Bin As’ın öldürülmesine karar verdiler.
Aldıkları karar gereği üç suikastçı aynı anda saldırarak öldürülecekti. Hz Muaviye ve Hz Amr Bin As düzenlenen suikastten kurtuldu. Hz Ali ise sabah namazına giderken bu suikasttan yaralanarak kurtuldu. Lakin birkaç gün sonra o yaralardan dolayı şehit oldu. Hz Ali’nin şehit edilmesi ile Dört Halife dönemi sona ermiştir.