Kibir, kişinin başkalarını küçük görerek nefsini onlardan üstün saymasıdır. Kibir kavramı övünme, böbürlenme, kendini beğenmişlik ve büyüklenme gibi kavramlarla birlikte ele alınır. Tevazu kelimesinin karşıtıdır.
Kibir dediğimizde kişinin kendisini büyük görmesi karşıda bulunanı ise küçük görmesi vardır. Bazen soydan, güzellikten, fiziksel yapı gibi yaratılıştan verilen birtakım hususiyetler yada Allah’ın kişiye sonradan ihsan ettiği zenginlik, makam sahibi olmak, ilim sahibi olmak gibi nimetler kişiyi kendini beğenmeye, kibire sevk edebilir.
Kibir önce kendini beğenmekle başlar, zamanla kendinde beğendiği özelliklerle övünmeye ve başkalarından farklı, daha güzel olduğunu düşünerek büyüklenmeye başlar. Sonra etrafındakileri küçük görür, kendisinin “en iyi, en güzeli” olduğu hissine kapılır ve arkasından kibir hastalığına yakalanır.
Kibir, kıskançlık, cimrilik, açgözlülük, nankörlük ve bencillik gibi Hakk’a isyanı beraberinde getirir. Bu duygular ise Müslümanlık alâmeti olan sevgi, merhamet ve güven gibi duyguların gelişmesine engel olur.
Kibirli insan daima kendisini iyi ve güzel gördüğünden, bir başka güzeli görse kıskanır, onlar gibi olmak, onlardan daha güzel olmak için gayret eder, mutsuz olur.
Halbuki Peygamber Efendimiz (s.a.v); “Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizden üstün olanlara bakmayın! Allah’ın nimetini küçümsememeniz için en uygun olanı budur.” hadisiyle bizleri şükretmeye, kanaatkar olmaya sevk etmektedir.
Kibirli insan kendini dev aynasında görür. Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm böbürlenip duran bu şımarık insanların tavrını Hud suresi 9. Ayette şöyle dile getirmektedir: “Eğer insana katımızdan (tarafımızdan) bir rahmet (nimet, sıhhat, zenginlik) tattırır da sonra bunu ondan çekip alsak, muhakkak o ümitsiz ve nankör oluverir. Nahl suresi 23 ayet ise Allah, kibredenleri (böbülenenleri) sevmez.,
29. ayette ise cehennem, kibirliler (büyüklenenler) için ne çirkin ve ne kötü bir yerdir. diyerek bizi kibre karşı uyarıyor.
Allah Resûlü kibir ile ilgili şöyle diyor. “Kibir (büyüklenme) hakka razı olmamak ve insanları küçük görmektir.” ,”En şerliniz (kötü) katı kalpli ve kibirli olandır.” demiştir.”(Buhari),
“Allah (c.c.) kibirliyi (büyükleneni) alçaltır, tevazu (alçak gönüllü) sahibini yükseltir. (Taberani), Yiyiniz, içiniz, giyinin ve sadaka veriniz, lakin israftan ve kibirden sakının. (İbni Mace),
Kibir (büyüklenme) her güzelliğin, [her iyiliğin, her nimetin] âfetidir. (Deylemi)
Kibrin Sonu eşittir Şeytan
Kur’ân-ı Kerîm’de “apaçık bir düşman” olarak tanıtılan şeytanın en belirgin bilinen akla gelen özelliği kibridir. Allah Teâlâ insanı yarattığı zaman meleklerine, ona saygı ile eğilmelerini emrettiğinde şeytan kibre kapılmış “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın.” diyerek Rabbine karşı gelmiştir.
Böylece kibir ve gurur, şeytanın Hakk’ın huzurundan kovularak lanetlenmesine neden olmuştur. İşte kibrin neticesi hasarettir.
Tarih boyunca pek çok insanın yoldan çıkmasına sebebiyet vererek kibir, Hakk’ı yalanlayanların ve isyancıların ortak özelliği olmuştur. Eşi benzeri görülmemiş bir servet bahşedilen Kârûn, Hz. Musa’ya tâbi olmayı hazmedememiş ve sonunda isyanı seçmişti. Firavun ise daha da ileri gitmiş ve “Ben sizin en yüce rabbinizim.” diyerek ilâhlık iddiasında bulunmuştu. İşte bunların temelinde kibir vardır.
Kibir ile ilgili sözler
Hazret-i Nuh (a.s.) çocuklarına “Şirk (ortak koşma) ile kibirden çok sakının” diye tavsiye etmişti.
Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) dedi ki: Kibirden sakınınız. Siz topraktan yaratılıp, yine toprağa döneceksiniz. Bugün var olana yarın yok olan birinin kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.
Hz. Ömer (r.a.): Kibirle (büyüklenmeyle) ve gururla haddini aşan kimseyi Cenab-ı Hak yerden yere çarpar.
Hz. Ali (r.a.) Kibir (büyüklenme) insanı yalnızlığa mahkum eder.
İmam-ı Şafii (r.a.) Kibir (büyüklenme) alçakların ahlakındandır.
Hz. Abdülkâdir Geylânî (r.a.) şöyle dedi; Ey insanlar! Allah’a ve Onun yarattıklarına karşı kibri bırakınız. Seviyenizi biliniz. Alçak gönüllü olunuz. Neyinize büyükleniyorsunuz ki, sizin ilk haliniz, basit bir sudan meydana gelmiş necis ve murdar bir meniden ibarettir. Sonunuz ise toprak altına gömülmüş bir leştir. O halde bu ikisinin arasında ne diye kibirli bir tavır takınıyorsunuz?
Ahmed er-Rufâî (r.a.) : “Bizim tarikimizden (yolumuzdan), kibirli olanlar, ahmaklar ve cimriler istifade edemez”, buyurmuşlardır.
İmamı Gazali (r.a.): Kibirli (büyüklenen) hakkı küçük görür, inkar eder, insanlara hakaret gözü ile bakar.)
Hz. Mevlana (r.a.): Bir insanda kendini yüksek görme hırs ve şehvet varsa söz söylerken soğan gibi kokar.
Hâlid Bağdadi (r.a.) Bir kişi kendisini iyi sıfatlarla bezemiş, güzel ahlakla süslemiş bilir lakin kendini bir başkasından üstün tutarsa, bu ilahlık davasına kalkışmak olur ki sonsuz olarak ceza almasına sebep olur. Neticede İblis (şeytan) “Ben ondan (Adem a.s.) iyiyim” dedi. Ve bu söz onun kovulmasına sebep oldu.
Hacı Bayram Veli (r.a.): Kibir (büyüklük) bele bağlanmış bir taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur.
Hüseyin Razi: Bütün bir şerler bir evde gizlidir ve kibir o evin anahtarıdır.
İşte böyle büyüklenmede, gururlanmada hasaret ve zarar pek çoktur. Kibir ile yol alınmaz. Yalnız kalır, yolunu şaşırırsın. Bir hakikat olarak denilmiş ki herkesi kendinden üstün bil. Herkesten alınabilecek dersler var. O halde tevazu sahibi olalım ki asıl büyüklük odur. Selametle. Selam ve dua ile..
İftira Nedir? Dinimizde nasıl geçer okumak için burayı tıklayınız.