İmanın Tanımı ve Kapsamı – İman Hakkında Ayetler

İmanın tanımı ve kapsamı nedir? Bu yazımızda bizler için iki cihan saadetinin anahtarı olan iman konusu üzerinde derlediğimiz yazıları paylaşacağız.

Bir mümin olarak hepimizin imanın tanımı nedir? İman dediğimiz zaman ne anlaşılır ve ne anlamalıyız gibi konularını bilmemiz iktiza eder.

İmanın Tanımı

İman lügatte “tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabul etmek, samimi olarak benimsemek, güven verme, güvenlikte olma, şüpheye yer vermeyecek biçimde içten ve kalpten inanmak” manalarına gelir.

Terim olarak ise İman, Hz. Peygamber’in (sav) Allah Teâlâ’dan getirdiği kesin olarak bilinen hakikatlere ki bunlar zarurat-ı diniyye denilir onları tasdik etmektir yani onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmaktır.

Buna göre; imanın hakikati ve özü kalbin tasdiki ile olmaktadır. Kalbin tasdiki imanın asli unsurudur. İmanla bilgi arasında çok yakın bir ilişki söz konusudur. Her inanan kişi, neye inandığını bilir, fakat her bilme inanmayı gerektirmez.

İnanılacak esaslarla ilgili bilgiye iman denilebilmesi için, kişinin gönlünde ve kalbinde hür iradeye dayalı bir boyun eğişin, teslimiyetin ve tasdikin bulunması icap eder. İman edene sevap, etmeyene ceza verilmesinin dayanağı, kişinin gönülden bağlılığının ve tasdikinin bulunup bulunmaması noktasına bakılır.

İmanın tanımı noktasının bir kalp işi, kalbin tasdiki olduğunu gösteren ayet ve hadislerden bazıları şunlardır; “Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği halde, ağızlarıyla inandık diyenlerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin…” (Maide suresi 5/41).

“Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra da bakın kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini bulursanız onu cehennemden çıkarın diyecektir” (Buhari, “İman”, 15)

Görüldüğü üzere imanın esas noktası kalbin tasdik etmesidir. Bir kimse diliyle inandığını söylese bile kalbiyle tasdik etmezse mümin olması mümkün değildir. Bunula beraber kalbiyle tasdik edip inandığı halde, dilsizlik gibi bir özrü sebebiyle inancını diliyle açıklayamayan veya tehdit altında olduğu için kâfir ve inançsız olduğunu söyleyen kimse de mümin denilmektedir.

İmanın anlamı

Sahabelerden Ammar b. Yasir, Kureyş müşriklerinin ağır baskılarına ve ölüm tehditlerine dayanamayarak kalben inanmakla birlikte, diliyle Müslüman olmadığını, Hz. Muhammed’in dininden çıktığını söylemiş, bu olay hakkında ayet inerek, Amman’ın mümin bir kimse olduğu buyurulmuştur.

İmanın asli unsuru kalbin tasdiki olmakla birlikte kalpte neyin gizli olduğunu insanlar bilemediği için, kalpteki inancın dil ile söylenip açığa vurulması, o kişinin de dünyada bu söz ve ikrarına göre bir işleme tâbi tutulması gerekmektedir. Bu sebeple ikrar, yani kalpte bulunan inancın dil ile ifade edilmesi, imanın bir parçası değil, âdeta onun dünyevi şartı olmasıdır.

Kalplerde neyin olduğunu ancak Allah bilir. Bir kimsenin iman ettiği, ya kendisinin söylemesiyle veya cemaatle namaz kılmak gibi mümin olduğunu gösteren belli ibadetleri yapmasıyla anlaşılır.

O zaman bu kimse mümin olarak tanınır, Müslüman muamelesi görür, Müslüman bir kadınla evlenebilir. Kestiği hayvanın eti yenir, zekât ve öşür gibi dinî vergilerle yükümlü tutulur.

Ölünce de cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir. Eğer bir kimse inancını diliyle ikrar etmezse ona, Müslümana özgü bu tür hükümler uygulanmaz.

İmanda ikrarın çok önemli olduğunu Peygamber Efendimiz şu hadisleriyle dile getirmişlerdir. “Kalbinde buğday, arpa ve zerre ölçüsü iman olduğu halde Allah’tan başka Tanrı yoktur. Muhammed O’nun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar” (Buhari, “İman”, 33)

“İnsanlar Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emr olundum. Ne zaman bunu söylerlerse can ve mal güvenliğine sahip olurlar. Ancak kamu hukuku gereği uygulanan cezalar bundan müstesnadır. İç yüzlerinin muhasebesi ise Allah’a aittir” (Buhari, “Cihat”, 102)

Dil ile ikrar bu derece önemli olduğu için genellikle iman, “Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır” şeklinde tanımlanmıştır. Fakat imanı bu şekilde tanımlamak, kalbi ile inanmadığı halde inandım diyenin mümin olmasını gerektirmez. Bu konuda bir ayet-i kerimede, “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah’a ve ahiret gününe inandık derler” (Bakara suresi 2/8) buyurulmuştur.

Velhasılıkelam

Gönülden inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleyen kişi –kalpteki inanç ve ikrarı bilinemediği için– dünyada Müslüman gibi işlem görür. Lakin imanı bulunmadığı ve münafık olduğu için ahirette kâfir olarak işlem görecek ve ebedi cehennemde olacaktır.

Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi kalbin tasdiki, imanın rüknü, olmazsa olmaz unsuru ve değişmez temelidir. Dilin ikrarı da, bu asıl ve gerçeğin tanınmasını sağlayan bir şarttı olmuştur vesselam.

 

“İmanın Tanımı ve Kapsamı – İman Hakkında Ayetler” üzerine bir yorum

Yorum yapın