Hazreti Rabia mübarek hanım evliyalardandır. Mısırda bulunan Rabiatül Adeviyye meydanı adını bu hanım evliyadan alır. İşte bize ibret Rabiatül Adeviyye hazretlerinin hikayesi…
Hazreti Rabia tabiin (sahabeleri görenler) zamanında yetişmiş büyük hanım evliyalardan birisidir. Ailesinin 4. çocuğu olduğu için ismini bu manaya gelen Rabia koymuşlar.
714 veya 718 yılında Basra şehrinde doğmuştur. Adeviyye adıyla bilinmesi Kays bin Adi kabilesine olan nispetten ileri gelmektedir. Künyesi Ümmül Hayrdır.
Henüz daha küçük yaşta yetim kalan Hazreti Rabia o zamanlar Basra’da kıtlık ortaya çıkmasıyla birlikte kardeşlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı. O olaydan sonra yaşlı biri tarafından köle olarak satın alınmış ve ona hizmet etmeye başlamıştır.
Bir gece vakti Rabbine “Allah’ım sen biliyorsun ki benim arzum senin emirlerini yerine getirmektir. Eğer benim imkânım olsa sana ibadet etmekten bir an geri durmazdım. Lakin ihtiyar bir kişiye hizmet ettiğimden ben sana olması gerektiği gibi ibadet yapamıyorum” niyaz etmiş. Bu duayı efendisi işitmiş ve onun nasıl mübarek biri olduğunu anlayarak onu kölelikten azat etmiştir.
Bunun üzerine oradan ayrılarak Hacca gitmeye karar verdi ve bir kervana katıldı. Onun züht ve takvası daha çocuk yaşlarda kendini göstermiş hayatı boyunca bu yoldan ayrılmamıştır. Bu hali kervanda bulunanlarda görüyorlardı.
Hazreti Rabia
Haç vazifesinden sonra Basra’ya yerleşti. Hazreti Rabia kalan ömrünü ilim ve ibadet ile geçirdi. Bu mübarek hanıma sofilerden ve emirlerden daima evlenme teklifleri geliyor ancak o kabul etmiyordu. Kabul etmemesi onun züht anlayışı ve evliliğin ilâhî aşkın önünde perde olmasından korktuğu şeklinde yorumlanmıştır.
Sürekli ibadet ile zamanının geçirirdi. Hatta kefenini bile yanında taşır, namazını kefen üzerinde kılardı. Kefenini yanına almadan dışarı çıktığını kimse görmemiştir.
Hazreti Rabia kendini ziyaret etmek isteyenleri çok istemese de nasihatlerinden istifade etmek isteyenleri bazen kabul ediyordu. Hasan-ı Basri (ks) bir sohbetlerinde “Nasıl ki erkeklerin aslanları var ise dişi aslanlar da vardır” dedi. Sordular “Kimdir bu dişi aslan?” O da dişi aslanın Hazreti Rabia olduğunu ifade etti. Bunun üzerine nasihatlerinden istifade etmek isteyenler oldukça arttı.
Nasihatleri öyle tesirli idi ki görüşüp nasihat alanlar arasında Hasan-ı Basri, Zünnun-u Mısri, İbrahimbin Ethem, Süfyan Sevri, Şakik-i Belhi, Malikbin Dinar gibi bilinen zatlar vardı. Onalar bu nasihatleri çeşitli şekillerde rivayet ettiklerini kitaplardan görüyoruz.
İlâhî aşk ile ilgili ki şu sözleri dikkat çeker;
“Ey Allah’ım! Seni iki sevgi ile seviyorum. Bunlardan biri benim aşk ve arzumdan, diğeri ise senin sevilmeye elyak (layık) olduğun içindir”
“İlahi! Ben sana eğer cehennemden korktuğum için ibadet ediyorsam beni cehennem ateşinde yak! Eğer cenneti kazanmak muradı ile sana kulluk yapıyorsam o zaman beni cennetten mahrum eyle! Eğer ibadetlerimi sana olan sevgimden yapıyorsam o zaman sen beni ezeli ve ebedi cemalinden mahrum eyleme!”
Hazreti Rabia 796 veya 801 yılında Basra’da vefat etti. Bazı rivayetlerde ise kabrinin Kudüs’te olduğu yazmaktadır. Allahualem..
Hazreti Rabia Kıssaları Nelerdir?
Hırsız ve Hz. Rabia
Hazreti Rabia bir gece seccadesini sererek namaz kılıyordu. Namazını bitirdikten sonra şöyle dua etti; “Ey Allah’ım şimdi insanlar uyudu ve herkes sevdiğine gitti, ben ise sana geldim. Zira benim sevdiğim sensin.” dedi. Zikir çeke çeke uyuya kalmış.
Bir vakit sonra evine bir hırsız girdi. Hırsız bir sağına bir soluna baktı. “Bu evde az ve eski eşyalar varmış demek ki fakir birisinin eviymiş” diye söylendi.
Madem eve girdim “Birkaç parça eşya almadan çıkmam” dedi. Sonra yanında getirdiği torbaya birkaç parça eşya koydu. Torbayı sırtına aldı tam çıkacakken birde baktı ki kapı yerinde yok! Az önce girmişti kapıdan ve o kapı ilginç bir şekilde yerinde yoktu. Baktı her yer duvar olmuştu.
Şaşırdı hemen aldıklarını yerlerine koydu ve çevresine baktı ki kapı yerinde duruyordu. Rahatladı hemen torbasını eşyaları geri doldurdu ve kapıya yöneldi ama yine kapı yerinde yoktu! Bu hali tekrarladı ama kapı yerinde olmuyordu. Sonunda bir ses duydu: “Ey hırsız! seven uyudu lakin sevilen ayakta!”
Hazreti Rabia ve Rızka Dair Bir Ders
Malik bin Dinar (r.a.) şöyle anlatıyor. Bir vakit Hazreti Rabia’nın yanına geldim. Abdestini almış, kalan sudan da birkaç yudum içmiş idi. Abdest almış olduğu testi kırıktı ve oturduğu hasır da yıpranmış idi. Yastığına gözüm ilişti eski bir de yastığı vardı.
Bu hali görünce çok üzüldüm ve ona dedim ki “Ey Rabia! varlıklı arkadaşlarım var. Dilersen onlardan bir şeyler isteyim sana” Bana dönerek “Ey Malik! Bana da onlara da rızkı veren Allah’tır. Allah fakir olanları fakir olduğu için unutup, zengin olanları da zengin olduğu için hatırlıyor. Ondan mı yardım ediyor?” dedi. Ben “Hayır, böyle şey mi olur?” dedim.
Müthiş bir cevap, nasıl bir teslimiyet “Benim bu durumumu en iyi bilen Allah’tır, beni gören birine bu halimi benim hatırlatmam olur mu? Madem o öyle takdir etmiş, biz de O’nun takdir ettiğini istiyoruz” diye cevap vermiş.
Hazreti Rabia Neden Evlenmedi
Hz. Rabia “Neden evlenmiyorsun?” diyenlere şöyle söyledi: “Benim 3 sıkıntım var. Bu sıkıntılardan kurtulmamı garanti verin ben de o zaman evleneyim.
Nedir bu sıkıntılar diye sordular: “Birincisi, acaba son nefesimde imanım ne olacak, kurtarabilecek miyim? İkincisi amel defterim sağdan mı, yoksa soldan mı verilecek? Üçüncüsü mahşerde hesap bitince bir kısım insanlara haydi Cehenneme ve bir kısma haydi Cennet’e dediklerinde ben hangi tarafta olacağım?” dedi.
O soruyu soranlar; “Biz bu soruların cevabı olarak bir şeye garanti veremeyiz” dediler. O zaman Hazreti Rabia “Böyle dehşet veren şeyler önümde iken ve benim bunlara hazırlık yapmam lazım iken, evlenmeyi nasıl düşünebilirim?” dedi.
Hazreti Rabia ve Duası
Hazreti Rabia orucu çok tutardı. Bir defasında orucunu açmak için yiyecek bulamadı, açlığı da iyice şiddetlendi. O anda kapı çaldı ve birisi kapıya bir tabak yemek bıraktı. Hazreti Rabia biraz sonra kapıyı açtı fakat geldiğinde bir kedinin yemeği döktüğünü gördü. İçeriye girdi su içmek isterken bardağı düşürüp kırdı. Hazreti Rabia ”Ya Rabbi! Sen bu aciz kulunu imtihan ediyorsun, lakin ben acizliğimden sabredemiyorum” diyerek bir ah çekti.
Bu ah öyle bir ah ki neredeyse ev yanacaktı. Hazreti Rabia arkasından bir ses duydu “Ey Rabia eğer dilersen dünya nimetlerini üzerine yağdırayım, üzerinde bulunan bütün dert ve belaları hemen kaldırayım. Lakin musibetler ile dünya bir arada bulunmaz.” Hazreti Rabia bunu işitince “Ya Rabbi her daim beni zatın ile birlikte eyle ve beni bundan alıkoyacak her türlü işlerden uzak tut” diyerek dua etti.
Hazreti Rabia’nın Zühdü ve Takvası
Bu mübarek hanım kimseden bir şey talep etmezdi. Bir seferinde Hasan-ı Basri hz. kendisini ziyaret etmişti. Gördü ki evinin girişinde zengin birinin ağladığını gördü. “Neden ağlıyorsunuz?” dedi.
O ağlayan zat “Biliniz ki züht ve takva sahibi olan şu mübarek hanım olmasa insanlar perişan olur. Bu hanım bizim için bereketidir. Eğer birçok bela ve sıkıntılar başımıza gelmiyorsa bu onun hürmetinedir. Ben ona bir miktar yardım edeyim diye şu keseyi getirdim de o kabul etmedi diye ağlıyorum.”
Sonra hazrete “Şu keseyi ona siz verseniz, belki sizin hatırınız için kabul eder” dedi. Hasan-ı Basri hazretleri eve girdi ve olanı biteni Hz. Râbia-tül Adeviyye anlattı o ise “Ben bu dünyaya ait şeyleri mülkün sahibi olan Allah’tan istemeğe hicap ederin nasıl bir başkasından alayım?
Yüce Allah bu dünyada inkâr edenlere dahi rızkını veriyorken, Allah’ın muhabbeti ile kalbi yanana rızkını verilmez mi? O zata deyin ki mahzun olmasın. Allah’tan gayri kimseden bir şey talep etmemeye ahdettik. Hiçbir kimseden de bir şey istemeyiz. Bir zaman devletin olan bir kandilin ışığından yararlanarak gömleği yama yaptım da kalbim darmadağın oldu, o dikişleri sökünceye kadar kalbimi toparlayamadım. “dedi.
Hanımlara Nasihati
Bazı hanımlar nasihat için ziyaretine gelirler. O nasihatlerden biri de şudur: Hayır işlerinizi dahi gizleyiniz, aynı kötülüklerinizi gizlediğiniz gibi. İyiliklerini izhar (açık) etmek, rüzgâra karşı un elemek gibidir. Onları alıp götürür de eliniz bom boş kalır.
Hz. Rabia’nın Düşündüren Cevabı
Hasan Basri Hazretleri bir gün çok önemli bir konuyu konuşmak üzere Hazreti Rabia’nın yanına geldi ve ona şöyle demişti:
“Kadının aklı ile nefsani isteklerini, erkeğin aklı ve nefsani istekleriyle kıyas etsek ortaya çıkan netice hakkında fikriniz ve görüşünüz nedir” diye sordu.
Hasan Basri Hazretleri şöyle cevap verdi: “Kadının akli melekesi nefsani istekleri ile kıyas yapsak onda bir oranındadır. Erkekler akli melekesi nefsi hislerine kıyası onda 9 orandadır.”
Bunu işiten Hazreti Rabia manidar bir cevap verdi: “Ben bir ip ile 9 köpeğe güç yetirirken, siz erkeklerin 9 iple 1 köpekle başa çıkamamanıza hayret ediyorum doğrusu.”
Hasan Basri Hazretleri bu cevap karşısında gözyaşlarını tutamamış ve ağlayarak “bu nasihat bana yeter” diyerek oradan ayrılıp gitmiştir.
Hz. Rabia işte böyle mübarek ve veli bir hanım, Allah ondan razı olsun. Onun gibi mübarek nice hanım evliyaları Cenab-ı hak şu zamanda da ihsan etsin. Bizlere ise onun ahlakından ve nasihatlerinden müstefit eylesin. Amin. Allah’a emanet olun. Selamet ve Dua ile.
Osmanlıca öğrenmek isterseniz güzeli bir site tavsiye ederim. İşte linki buradadır.